Bir padişah acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar, ama bir türlü sakinleşmedi. Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz bir vaziyetteyken gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı.
“Müsaade buyurursanız ben onu sustururum” dedi.
...Padişah da “lütfetmiş olursunuz” dedi.
Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar...Köle birkaç kere suya battı çıktı. Bağırmaya başladı...Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler. Köle gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu sakin bir şekilde oturmaya be şükretmeye başladı.
Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü.
“Bu işteki hikmet nedir ?” diye sordu.
Yaşlı adam cevap verdi:
“Köle evvelce suya batmayı tatmamıştı. Gemideki emniyetin, selâmetin kıymetini bilmiyordu. Sadece bunu gösterdim...
Hayat bizlere sınavlarla bunu öğretir. Yokluğu, sıkıntıyı, derdi kederi görmeyen, iyi günlerin, huzurun kıymetini bilemez, idrak edemez. Hasta olmayan sağlığın değerini bilemez.