1955 yılındaki 6-7 Eylül Olayları sırasında, cezaevine atılan Aziz Nesin, oradaki bir anısını "Salkım Salkım Asılacak Adamlar" adlı kitabında şöyle anlatıyor :
İkinci gece için altımıza sermeye paramızla gazete almamıza izin verdiler. Paraları verdik askere. Geceleyin gazeteler geldi. Çok eski tarihli gazetelerdi. Çünkü gazete okumamız yasaktı. Altımıza ikişer üçer yaprak gazete serdik..
Hangi koşulda olursa olsun insan gülmeceyi ve gülmece duyarlığını elden bırakmamalı.
Tuvalete gitmek isteyen, hücresinin kapısına vurarak, nöbetçi eri çağırıyordu. Nöbetçi erlerden biri gelip kapıyı açıyor, helaya götürüyor, hela kapısında bekliyor, helada işi biteni yeniden hücresine kapatıyordu. Erler hangi hücreden kimi aldıklarını akılda tutamadıklarından, heladan dönen kendi hücresine değil, başka bir arkadaşının hücresine gidip orada can sıkıntısından bir süre söyleştikten sonra, yine helaya giderek bu defa kendi hücresine dönüyordu. Bu, yaşamımızdaki tek değişiklik, eğlenceydi ve biraz konuşup söyleşmenin dışında hiçbir amacı da yoktu. Şunu da söyleyeyim, ben bu kandırmacayla hiçbir arkadaşımın hücresine gitmedim.
Bu oyunun tatsızlıkları da oluyordu. Nöbetçi erin de canı sıkılıyor bizim gibi, eğlenmek ve üstünlük duygusunun doyumu için birden gözetleme deliklerinden birinin kapağını açıveriyor ve içerideki başka bir hücredeyse, hücre numarasını söyleyerek onu aramaya başlıyordu :
"Ulaaan, 7 numaradaki ne oldu ? 7 numara nereye gitti ? Neredesin 7 numaraaa ?.."
Günde 2-3 kez böyle şeyler olmaktaydı.
Günlerden bir gün yine nöbetçi er bağırmaya başladı, ama bu er öbürlerinden hem sert bağırıyor, hem de ağır sövüyordu :
"Ulan bu 8 numaradaki hayvan kim ?.."
6-7 Eylül olaylarının iki-üç sorumlusundan biri olan ve bizi suçlu diye buraya attıran, bana göre zamanın İçişleri Bakanı Namık Gedik'ti. Onun buyruğu olmadan, bu faciada hiçbir yeri olmayan insanların suçlu gösterilerek cezaevine atılması olanaksızdı.
Nöbetçi er bağırıyordu : "8 numaradaki kim ?.."
Birden aklıma geldi, hücremden seslendim : "8 numara Namık Gedik.."
Nöbetçi er şöyle bağırarak dolaşmaya başladı :
"Ulan Namık Gediiiik, neredesin ulaaan?.."
Sövüp sayarak dolaşıyordu. Hücrelerden de kahkahalar yükseliyordu. Tam o sırada cezaevi müdürü Binbaşı Muzaffer'in içeri girdiğini sesinden anladık. Ere bağırıyordu :
"Kim ? Ne diyordun lan ? Ne Namık Gedik'i, hangi Namık Gedik ?..i