DEVEDİKENİ: HIRS, İHTİRAS SÖZCÜKLERİNİN KÖKENİNE SEBEP OLAN BİTKİ.
Devedikeni (Silybum marianum).
Çoğu zaman kesip attığımız, yüzüne bakmadığımız Deve dikeni.
Çiçeğine bakıldığı zaman kendine hayran bırakan ama battığı zaman can yakan Devedikeni.
Bazı ülkelerde yaprakları yeniyor, bazı ülkelerde tohumları kavrulup kahve gibi tüketiliyor.
***
Türkiye’de gövde kısmının kabuğu soyulduktan sonra tüketiliyor.
Anadolu’da Milattan sonra 100 lü yıllarda yaşan Hekim Dioscorides bitkinin köklerini kullanarak kusturucu olarak ve yapraklarını haşlayarak hazırladığı çözeltiyi yılan sokmasında kullanırmış.
Bir inanışa göre Hz. İsa’yı emziren Meryem’in sütü devedikeni yaprağına damlar, bu damla sonrasında bitkide beyaz lekeler ve damarlar oluşur. Bu yüzden aynı bitkiye “Meryem dikeni” ismide verilir.
1800 ‘ lü yıllarda İngiltere’deki bitki uzmanları tarafından Karasevda, keder ve derin düşüncelere tutulan kişiler için önerilirmiş.
Fransa’da halen, özellikle karaciğer hastalıkları, sarılık, safra, kabızlık gibi durumlar için meyvelerinden olşan çaylar kullanılmaktadır.
Yunanistan kaynaklarında Devedikeni’nin varis, adet kesilmesi , safra taşı gibi rahatsızlıklar için kullanıldığı bilgileri mevcut.
Ülkemizde meyveleri (tohumu) toz haline getirilip bal ile karıştırılarak karaciğer hastalıklarına karşı kullanılmaktadır.
***
Nedir bu bitkiyi bu kadar kıymetli kılan, neler içermektedir?
Devedikeni içeriğinde Silimarin adlı madde bulunuyor.
Silimarin nedir?
Silimarin(Slymarin) toksik kimyasallar, (parfümler, deterjanlar, oda spreyleri vb ) , karaciğer hastalıkları , hepatit, karaciğer yağlanması gibi hastalıklara karşı kullanılan bir ajandır.
Bu etken madde kullanılarak üretilen onlarca ilaç vardır.
Silimarin Karaciğer hücrelerinin dış zarlarının yapısını değiştirirek, karaciğer için toksik olan maddelerin hücre girişini engelliyor, adeta kilit vazifesi görüyor.
Protein sentezini artırarak hücrenin yenilenme hızını artırıyor.
Günümüzde eczanelerde ve fitoterapi (bitkisel tedavi) firmalarında bu ürünün ilaçları ve takviye gıdaları satılmaktadır. (Görsellere ekliyorum)
**
Şimdi bu kadar güzel olan, bu kadar kıymetli olan, içine muhteşem zenginliklerin gizlendiği bu bitkiyi Zehir firmaları, herbisit (ot ilaçları ) firmaları bu otu yabani ot olarak görüp yok etmeye çalışıyor.
Üreticiye bunu tehdit olarak gösteriyor, göstersin ki kendi zehrini daha kolay satsın.
***
İhtiras sözcüğü kökeni;
Develer günlerce hatta 2,3 hafta yemeden içmeden çölde seyahat ederler.
Çölde en iyi buldukları şey develerin çok sevdiği bir bitki olan Devedikenidir.
Develer çok sevdikleri bu gıdayı bulunca hemen koparıp yemeye başlarlar.
Yedikçe ağzında, dudaklarında yaralar çıkar, yaralar çıktıkça daha çok yemeye başlar.
Yemeye devam ettikçe, ağzındaki yaralardan kan akmaya başlar, tuzlu kan lezzeti devenin hoşuna gider.
Yedikçe kanar, kanadıkça yer, kendi kanına doyamaz eğer müdahale edilmezse, engel olunmazsa deve kan kaybından ölür.
Devenin bu ölümüne Arapçada "Harese" denir..
Harese, hırs, ihtiras, haris gibi sözcüklerin kökenidir.
Haresenin (hırsın ) sonucu budur. Yedikçe daha çok yemek ister, kazandıkça daha çok kazanmak ister, bu hırs ise deve gibi insanında kendi sonunu getirmektedir.
Hep daha fazla, hep daha fazla...
Paylaşabilirsiniz.
Alinti "Murat Yılmaz"