İtalyanca'da 'alla arme' 'silah başına!' demektir. Bu kelime bize 'alarm' olarak geçmiştir.
Farsça olan 'firiştah' kelimesi, Türkçe'de 'feriştah' şeklinde söylenir. Firiştah, çok güzel olan gök varlıklarına denir.
Farsçada 'zengin çiftçi' anlamında kullanılan 'anguşta' kelimesi bize enişte olarak geçmiştir.
Dilimize Macarca'dan giren 'soba' kelimesinin aslı, bu dilde 'ev içindeki hamam'ı ifade eden 'szoba'dır.
Marathon, Atina'nın kuzeydoğusunda bir yerleşim birimidir. Burası M.Ö. 490 yılında Yunanlıların Persleri yendiği savaşa ev sahipliği yapmıştır. Maraton kelimesi bu zaferi haber vermek için Marathon'dan Atina'ya kadar koşan (yaklaşık 42 km) mesajcıdan dolayı ortaya çıkmıştır.
Arama motoru Google'ın adı bir matematik terimi olan ve '10'un 100. katı olan 'googol'dan geliyor.
Hanya'yı Konya'yı görmek ya da göstermek deyiminde adı geçen Hanya, Girit adasinda bulunan bir sehirdir.
'Çığır' eski Türkçe bir kelimedir ve dar, küçük yol demektir. Kar üstünde herhangi bir şekilde açılan yola çığır denir. Bu kelime dilimizde iki deyimde kullanılıyor: "çığırından çıkmak" ve "çığır açmak"
'Nankör', Farsça 'nān' (ekmek) ve 'kūr' (kör) kelimelerinden (nānkūr) oluşmuştur. Gördüğü iyiliği unutan, iyilik bilmeyen kimse anlamındadır.
Farsça'da 'pa' ayak, 'puş' ise örten demektir. Pabuç bu iki kelimenin birleşiminden oluşmuştur.
Çorba kelimesi Farsça (şōrbā) kökenlidir. 'şōr' (1. tuz, tuzlu, 2. bulanık, karışık) ve 'bā' (yemek, aş anlamında bir ek) dan oluşmuştur.
Bugün daha çok giydiğimiz kıyafetler için kullandığımız 'salaş' kelimesi Macarca'dan (szállás) dilimize girmiştir. Asıl anlamı kulübedir ve bu tabir yalnızca binalar, kulübeler için kullanılır.
Arapça'da 'mā' su demektir. "Mā'ī" ise suya ait, su gibi, su rengi anlamlarında kullanılır. Bu kelime bize 'mavi' olarak geçmiştir.
'Acem' kelimesini Araplar kendileri haricindeki yabancılar için, Türkler ise İranlılar için kullanır. 'Acemi' Arapça bir kelimedir. "Arapça bilmeyen, barbar, İranlı" anlamındadır.
"Etfal" kelimesi tıfılın çoğuludur ve "çocuklar" demektir.
Fransızca'da "soupe anglaise" "İngiliz çorbası" demektir. Bu kelime bizde "supangle" halini almıştır.
İtalyanca'da "tira" (çek!, alıp götür!) demektir. Tiramisù ise "al götür beni" anlamındadır.
"Yap-" fiili ilk olarak "kapatmak" anlamıyla ortaya çıkmış ancak zamanla anlam genişlemesine uğramıştır. "Yaprak" da bu fiilden türemiş bir isimdir ve "kapatan" anlamındadır.
"Köftehor" kelimesinde geçen 'hor' Farsça kökenlidir ve "yiyen, içen, tüketen" demektir.
'Aslan' kelimesindeki 'lan' hecesi, ('sırtlan, kaplan, yılan' vb) hayvan adları türeten çok eski bir Türkçe ektir.
Kaplumbağa kelimesinin aslı "kaplu bağa" şeklindedir. "Kaplu" (örtülü, kabuklu) + "bağa" (kurbağa)
Arapça kökenli 'talep' ve 'talebe' kelimeleri aynı kökten gelirler: 'Talebe', (öğrenmeyi) 'talep' eden kişidir.
Bordo, kırmızının koyu tonlarındandır. Bu kelime Fransızca (bordeaux) kökenlidir. Fransa'da şarap üretilen kentin adı olan Bordeaux, üretilen şarabın renginden dolayı "bordo" olarak dilimize geçmiştir.
Atlı karınca sözünün eski ve asıl şekli "atlı karaca" dır. Buradaki karaca kelimesi İtalyanca araba anlamındaki "carrozza"dan gelmektedir.
Farsça süt anlamına gelen "şir" kelimesinden türeyen bir başka kelime olan "şirin", "sütten yapılmış gibi tatlı" manasındadır.
Alıntı