Çocuktuk....
Okuyunca büyük adam olunur sanıyorduk. Asker, hakim, doktor, mühendis, ögretmen...Sonra bunların arasından en yeteneklileri de devlet büyüğü olacaktı.Keza üniversite diploması olmadığı için Bülent Ecevit Cumhurbaşkanı olamamıştı.
Kadınlar omuzlar üzerinde yükselen baştacımızdı, çocuklar sevilir, büyükler sayılırdı.
Yerli malı tüketmek gerekir, ekmek yere düşerse üç kez öpülüp alnımıza götürülürdü, o ekmeği ekmek yapan çiftçinin , o nimeti bize veren Allah'ın gücüne gitmesin diye...
Herkesle paylaşacak miktarda değilse, okula ya da arkadaşların yanına yiyecek götürülmezdi. Alan vardı alamayan vardı. Zengin fakir herkesin çocuğu aynı okula gider, zengin çocuğunun yanında fakir mahzun olmasın diye , tek tip siyah önlük giyilir, beyaz yaka takılırdı.
Alevi,sünni,kürt sözcüklerini hiç duymamıştık, hep bir arada, içiçe yaşadığımız halde.
Düğünlerde altın takılırdı kararınca, henüz pırlanta "her kadının hakkı " olmamıştı.
Domatesi , elmayı pantolonumuza şöyle bir silip hart diye ısırırdık, henüz pestisit, ilaç, hormon vs. gıdalarımızın üzerine saçılmamıstı.
Ekmek yiyen doyardı, şişmanlamazdı. Kendi tavuğumuz, çilli horozumuz,sarı ineğimiz, mis gibi tereyağımız ,yoğurdumuz vardı...
Ayaklar yorgana göre uzatılır, bir köşede karagün dostu biriktirilir, ama çok da kasılmazdı. Nasılolsa her emekli olan kişinin emekli ikramiyesi başını sokacak bir ev almaya yeter, maaş 30 gün olmasa da 29 gün yeterdi.
Çocuklar mahalleli amcalardan korkmaz,anneler çocuklarını rahatca sokağa salar, hic bir hoca 6 yaşında kızla evlenilir, ölen kadınla ilişkiye girilir gibi fetvalar vermezdi. Varsa yoksa kul hakkı, yetim hakkı ,dürüstlük, adalet, haramdan kaçınmak üzerineydi fetvalar, hutbeler...
Oyuncaklar tel,demir,ağaç parçalarından, oyun grupları tüm mahalle çocuklarından oluşurdu. Tüm mahalleli tüm çocuklara ana baba olduğu gibi, " o kız bizim mahallenin kızı" ydı.
"Sevda başa dumandı", " Aşk bir şarkıydı, ömür boyu sürecek" , evlilikler " iyi günde,kötü günde, ölüm ayırana kadar" dı. Kadın "hanım"
erkek "evin direği" ydi.
Para el kiri, dostluk ömür boyu idi...
Türk'ün, Türk'den başka dostu yoktu, bunu herkes bilirdi. Ve Ne mutluydu, Türk'üm diyebilene!
Sonra, sonra çikita muz geldi, özel okullar açıldı,gümrük birliğine girdik ya da Avrupa bize girdi. Memur işini bildi, herkes kızını futbolcuya davulcuya verdi," paran kadar konuş" ya da " sen kimsin ki ulan" ile baslayan laflar geldi. Tek kanallı televizyonun " Çalıkuşu" bitti, 1000 kanallı televizyonların mafya dizileri geldi.
O da yetmedi , Fetö, Adnan, Menzil, vırt cırt baştacı oldu.Bilim okumamışlar baş, okumuşlar ayak oldu.
Atatürk resimleri indi, TC yazısı indi...
Sonra, sonra ne mi oldu?
Aha bu oldu! Elinin körü oldu!Geldik bugüne.
Mutlu iseniz iyi, mutsuz iseniz kötü oldu...
Hepinize mutluluklar diliyorum....
Alıntı