Nerede okuduğumu ve duyduğumu hatırlamıyorum; iki mahalleli zekat verecek kimseyi bulamayınca muhtara gidiyor,

Nerede okuduğumu ve duyduğumu hatırlamıyorum; iki mahalleli zekat verecek kimseyi bulamayınca muhtara gidiyor,
Nerede okuduğumu ve duyduğumu hatırlamıyorum; iki mahalleli zekat verecek kimseyi bulamayınca muhtara gidiyor, Menekşe Yalçın

Nerede okuduğumu ve duyduğumu hatırlamıyorum; iki mahalleli zekat verecek kimseyi bulamayınca muhtara gidiyor, muhtar da onlara yardıma muhtaç iki ailenin adresini veriyor. Ailelerden ikisi de yardım edecek kimseyi bulamayan arkadaşların apartmanlarında çıkıyor. Muhtaç ailelerden birinin kocası iki ay önce ölmüş kimsenin haberi yok, diğeri de iflas etmiş eve haciz gelmiş yine kimse bilmiyor.

Bu çok acı...

Ne zaman hasta çocukları yuhalayacak çaresiz hayvanları tekmeyecek kadar vicdansız olduk biz?
Bunca çıldırmışlığın altında yalnızlaşmış olmamız, hiç bir yüreğe dokunamıyor oluşumuz geliyor olabilir mi?

Şehirleşme beraberinde yalnızlaşmayı da getirdi malesef. Kocaman kalabalıkların içinde kocaman yalnızlıklarımız ile yaşıyoruz artık. Mahallelerimiz elimizden alındığından beri facebook mahallelerimiz ile daha ilgilenir olduk sanki.

Beğenisi az olan arkadaşlarımız aç yatan komşulardan daha öncelikli olunca; kimden olduğumuzu da karıştırdık, belki de unuttuk.

Yalnızlığı garanti ettiği kadar, başka hiçbir şeyi garanti etmez şehirler. En ufak bir ilgi veya bir "merhaba" bile olmadan binlerin, on binlerin yanınızdan geçebildiği yerler buralar. Aynı derdi çekenlerin sokaklar ile ayrıldığı yerlerden bahsediyorum.

Bir baba iki çocuğu ile intihar ediyor. Neden niye intihar ettiğinde değilim de bu kadar mı habersiz kaldık birbirimizden?

Komşularına soruyorlar, "tanımıyoruz" diye cevap alıyorlar. Fatih'te olay siyasi zemine çekilmek istense de yine durum aynı. Dört kocaman insan ve dört kocaman hayat, kimsesizler mezarlığına neden gömülür ki?

Şehirdeysem olur.

Hatta şehirler gülüşleriniz uzunsa kısaltır, hayalleriniz varsa kırar, hala gücünüz varsa yorar. Heyecanınızı söndürür, efkarınızı yakar. Hevesini ezer, kararsızlıklarınızı izler. Emeklerinizi yere döker, gözyaşlarınızı yanağınıza diker.

Çok olanı azmış gibi yapar, boş otopark bulmayı şanstan sayar.

Gökdelenler güzelliğin kriteri olur, asfaltlar görünsün diye yapraklar süpürülür şehirlerde.

Kalabalıklar özgüven diye kakalanır, çürüme gelişmek gibi.

Herkesin ölür gibi yaşadığı yerler bu şehirler.

Başladığınız yere dönmüş gibisinizdir şehirlerde. Olmasını istediğiniz ne varsa, tıpkı şehrin vitrinleri gibidir. Bakarsınız, izlersiniz, önünden geçip gidersiniz. Hepsi bu kadar.

İnsanların zaman zaman içinden çıkamadığı handikapları oluyor bu çok normal; ama kimse de bu insanlara "ne derdin var" diye soramıyor mu? Bu kadar mı sanal dünyaların Robin Hoodları olduk?

Çok üzgünüm kendi adımıza.

Şehrin bizden sakladığı ne kadar yıldız varsa görmeye çabalamıyor oluşumuz adına çok üzgünüm...
Alinti

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Takdir Teşekkür Alana Karne Hediyesi Var, Devlet DESTEĞİ! Öğrencilere 5.104 TL Para Ödülü Verilecek!
Takdir Teşekkür Alana Karne Hediyesi Var, Devlet DESTEĞİ! Öğrencilere 5.104 TL Para Ödülü Verilecek!
Kimya mühendisi eski müsteşardan önemli uyarı! Bu şekilde sakın tüketmeyin
Kimya mühendisi eski müsteşardan önemli uyarı! Bu şekilde sakın tüketmeyin